OMURGA HASTALIKLARI VE TEDAVİSİ
İşinizi şansa bırakmayın, işi uzmanına bırakın…
İşinizi şansa bırakmayın, işi uzmanına bırakın…
Spinal stenoz (Omurilik kanal daralması), omuriliğin içinden geçtiği spinal kanalın sagittal çapının, lateral reseslerin ve foramenlerin (sinir kökü kanalları) spinal kanalın bütününde veya bir veya iki omurgasında belirli ölçülerde daralmasıdır. Doğumsal olabildiği gibi sonradan da oluşabilir. Omurilik kanal daralması sık bel (lomber) ve boyun (servikal) bölgesinde görülür.
Lomber spinal kanalın normal çapı, 15-25 mm’dir. Omurgada dar kanalda temel problem, yetersiz omurilik kanal çapıdır. Sagittal çap, 10 mm’den az ise mutlak daralma; 10-13 mm arasında ise göreceli daralmadan bahsedilir. Lateral reses olarak adlandırılan özel bir bölge ise iç taraftan spinal kanala açılır. Bu mesafe 3-4 mm’den daha az olmamalıdır. Bu bölgenin 3 mm’den az oluşu lateral reses daralmasını düşündürürken 2 mm’den az oluşu tanı koydurucudur.
Yaş, travma, omurgadaki bağların kalınlaşması, eklemlerdeki değişiklikler gibi yapısal değişiklikler sinir yapılarını baskılayarak kritik düzeyin altına inmedikçe dar kanal bulgu vermeyebilir.
Omurilik kanal daralması genelde her yaşta olabilirse de sıklıkla 50 yaşından sonra bulgu vermeye başlar. Erkeklerde daha yaygındır.
Belde L3, L4 ve L5 omurga seviyeleri daha sık etkilenir. Hastalar sıklıkla sinsi seyreden sırt, kalça, bacak ve baldır ağrısından şikayet ederler. Genellikle yayılım iki taraflıdır. Yürümek ve uzun süre ayakta durmak ağrıyı tetikler. Hastalar öne eğildiklerinde omurga kanalının çapını arttırdıkları için zamanla öne eğilerek yürümeye başlarlar. Ağrıdan oturarak kurtulurlar. Hastalık ilerlediğinde ise oturmak ve uzanmak da ağrının geçmesini sağlayamaz. İleri vakalarda kalıcı ağrı ve idrar-büyük abdesti tutma problemleri gelişebilir. Bu nedenle omurilik kanal daralmasıdüşünülen hastalarda acil idrara çıkma, sık idrar yapma ameliyat için önemli bir işaret olarak kabul edilir. Bu durumdaki hastalara en kısa sürede ameliyat olmaları önerilir.
Dar kanalı olan hastaların çok uzun bir ağrı geçmişi vardır ve hastalar ilaç tedavisi ile bir süre idare edebilirler. Omurilik kanalında darlık arttıkça hasta hemen hiçbir tedaviden fayda görmez hale gelir. Bu hastalar için cerrahi tedavi önerilir.
Yaş, gizli başlangıç, uzun süreli öykü ve iki taraflı etkilenme dar kanalı başka omurga patolojilerinden genellikle ayırır. Bel fıtıkları genellikle daha genç insanlarda görülür. Ağrı dağılımı çoğunlukla tek taraflıdır ve nörolojik (sinir basısı) bulguları fazladır.
Dar kanalın tanısında 4 yönlü röntgenler, bilgisayarlı tomografi ve MR kullanılır. Bu hastaların %80’i elektro-tanısal testlerde (EMG) bulgu verebilmektedir. Bu testler ayrıca basının ortadan kaldırılması planlanan alanları da daha doğru bir oranda gösterebilmektedir.
Omurilik kanal daralması aynı anda hem boyun hem de bel bölgesini etkileyebilir. Fakat her iki bölgedeki dar kanalın aynı anda bulgu vermesi nadiren görülür. Daha yaşlı bireylerde ortaya çıkan bulgular boyun bölgesindeki myelopatik değişikliklere (Servikal myelopati) bağlıdır. Servikal myelopati boyun bölgesinde omuriliğin baskıya uğraması sonucu gelişen kol ve bacaklardaki işlev kaybını ifade eder. Birçok hastada, servikal myelopati zaman içinde artarak ilerler. Ellerin çalışma şeklinde bozulmalar olabilir. Hastalar el becerilerinin azaldığını, eşyaları sık olarak düşürdüklerini, gömlek düğmelerini kolayca bağlayamadıklarını ya da yazılarının eskiye göre daha kötü olduğunu belirtirler. Denge kaybı meydana gelebilir ve yürürken eşyalara tutunma ihtiyacı oluşturabilir. İlerlemiş olgularda, kol ve bacaklarda ileri derecede kuvvetsizlik ve hissizlik meydana gelebilir. Servikal myelopatide nadiren de olsa bağırsak ya da mesane kontrolünde bozulmalar olabilir. Servikal radikülopati ise boyundan başlayıp sağ ya da sol kolun, önkolun ya da elin belirli bir bölgesine yayılan ağrı olarak tanımlanır. Birçok olguda ağrıya, kol, ön kol ve elin belirli kaslarının güçsüzlüğü de eşlik edebilir.
İlaç tedavisi dar kanalı olan hastalarda en sık başvurulan cerrahi dışı tedavi şeklidir. Steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar (NSAİİ) sırt ve bacak ağrısını belirgin şekilde azaltır. Cerrahi için uygun olmayan hastalarda veya ileri dönemde cerrahi gerektirebilecek hastalara bulguları azaltmak için epidural kortizon enjeksiyonları uygulanır. Korse veya diğer bele sarılan aygıtların dar kanalın tedavisinde yeri yoktur.
Yeterli süre ve doz ilaç tedavisi almış ve epidural kortizon uygulanmış ancak fayda görmemiş hastalar cerrahiye aday hastalardır. Ciddi dar kanalı olan hastalarda fizik tedavi uygulanması gereksiz hatta bazen zararlı olabilir. Ayakta güçsüzlük idrar ve gaita yapma problemleri oluşursa hastaya acil cerrahi planlanmalıdır. Eğer bu tür problemler ameliyat öncesi oluşursa ameliyat sonrası düzelmeme riski vardır. Dar kanalda temel cerrahi prensip omurilik ve sinir köklerin üzerindeki baskının giderilmesi (dekompresyon) ile kemik ve yumuşak doku elemanlarının omurilik ve sinir köklere basısının önlenmesidir.
Dekompresyon sonrası instabilite (omurganın dengesinin bozulması) görülebilir. Eğer mikrocerrahi veya endoskopik (kapalı) yöntemler kullanılmadı ve faset eklemler (omurgadaki arka eklemler) gereğinden fazla alındı ise instabilite riski yükselir. Bu hastalarda instabilite riskine karşı posterior enstrumantasyon ile vida ve rodlar takılır. Ancak her hastaya vida takılması uygun bir yaklaşım değildir. Günümüzde omurilik kanal daralması için uıygulanan en modern ve yeni yöntem 7 mm lik kesiden kamera yardımı ile yapılan endoskopik yani kapalı cerrahidir. Bu yöntem sonrasında omurgada normal yapılar bozulmadığı için halk arasında platin denen vida ve rod sistemleri hastaların büyük çoğunluğunda gerekmemektedir. Bu yöntem tarafımızdan çok sık uygulanmaktadır ve ilgili bölümde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
Servikal dar kanal’ın tedavisi de lomber dar kanal tedavisine benzerlik gösterir. Servikal radikülopatisi olan hastaların çoğu ilk başta cerrahi olmayan yöntemler ile tedavi edilirler. Bu yöntemler tipik olarak kısa bir süreyle aktivitelerin değiştirilmesidir. Hastalar, omurga içindeki kanalların daralmasının gelecekte bir gün myelopatiye yatkınlık oluşturacağını bilmelidir. Hastalar, omuriliklerini riske sokacak durum ya da yaralanmalardan kaçınma konusunda dikkatli olmalıdırlar. Yumuşak bir boyunluk içinde kısa süreli bir hareket kısıtlaması bazı hastalarda faydalı olabilir.
Servikal dar kanalda da bel bölgesine benzer bir biçimde cerrahi dışı tedavilerin başarısız olduğu hastalarda cerrahi tedavi uygulanır. Cerrah boynun ön tarafından (anterior), arka tarafından (posterior), ya da her ikisinden yapılacak bir ameliyatı önerebilir. Omurilik ya da sinir köklerindeki sıkışma noktalarının kesin olarak belirlenmesi, sıkışmanın kaç seviyede birden olduğu, boyun omurlarının dizilimi ve hastanın genel tıbbi durumu belirlendikten sonra yapılacak olan cerrahinin tipine karar verilir. Cerrahide birçok tedavi seçenek mevcut olup, bunlar kısaca; boynun önünden disk ve kemik çıkartılması metal kafes ve plak ile sabitleme yöntemleri ve boynun arkasından laminektomi ve laminoplasti gibi dekompresyon yöntemleri, sonrasında vida ve rod ya da plak sistemleri ile sabitleme yöntemleridir. Servikal yani boyunda omurilik kanal daralmasında da uıygulanan en modern ve yeni yöntem 7 mm lik kesiden kamera yardımı ile yapılan endoskopik yani kapalı cerrahidir. Bu yöntem sonrasında omurgada normal yapılar bozulmadığı için halk arasında platin denen vida ve rod sistemleri hastaların büyük çoğunluğunda gerekmemektedir ve hastalar açık cerrahiye göre günlük yaşamlarına çok daha hızlı dönebilmektedirler.
Omurganın bel kısmı beş adet omur ve omurlar arasındaki kıkırdaklardan (disk) meydana gelir. Bel vücut ağırlığını en çok taşıyan bölge olarak bilinir.
Omurlar ise omuriliği sararak hasar görmesini engeller. “Bel fıtığı” (Lomber Disk Hernisi) omurlar arasındaki kıkırdağın yani disk’in şiddetli zorlama (ağır kaldırma, uzun süre aynı pozisyonda kalma, zorlanmaya maruz kalma, düşme, fazla kilo ve çok doğum vs.) sonucu yerinden kayması ve yırtılması ile omurilikten çıkan sinirleri sıkıştırması ile oluşan duruma denir.
Bel fıtığı belirtileri şunlardır:
Bel fıtığı tanısı konulan bir hastaya doktor istirahat, ağrıya neden olan yangıyı azaltmaya yönelik steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar (NSAİİ), ağrı kontrolü için ağrı kesiciler, fizik tedavi, egzersiz veya epidural steroid enjeksiyonları gibi tedavi yöntemleri önerebilir.
Bel fıtığı hastalığı ileri seviyeye ulaşmamış ise ve hastanın işe devam etmesi gerekiyorsa tedaviye başlamanın yanı sıra, bir hemşire ya da fizyoterapist yardımı ile bele aşırı yük bindirmeden günlük aktivitelerin nasıl yapabileceğine dair hasta doktorundan bilgi almalıdır.
Cerrahi olmayan bel fıtığı tedavisinin amacı, fıtıklaşmış diskten kaynaklanan sinir tahrişini azaltmak ve hastanın genel durumunu düzelterek omurgayı koruyarak genel işlevselliğini artırmaktır.
Hekim tarafından bel fıtığı için önerilebilecek ilk tedaviler arasında fizik tedavi uygulamaları vardır. Bu uygulanmalar bel fıtığı ağrısını, yangıyı ve kas spazmını azaltabilir ve sonrasında bir egzersiz programına başlanmasını kolaylaştırır.
Ağrıyı kontrol etmeye yarayan ilaçlara ağrı kesiciler (analjezikler) denir. Çoğu durumda bel ve bacak ağrısı aspirin veya asetaminofen gibi yaygın olarak kullanılan (reçetesiz satılabilen) ağrı kesicilere cevap verir. Ağrının bu ilaçlar ile kontrol edilemediği hastalarda, steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar (NSAİİ’ler) denilen bazı analjezik-antiinflamatuar ilaçlar bel fıtığı sonucu oluşan ve ağrının asıl kaynağı olan tahriş ve yangının kontrolü için eklenebilir.
Eğer şiddetli ve geçmeyen ağrı varsa hekim kısa bir süre için narkotik analjezikler de reçete edebilir. Bazı durumlarda tedaviye kas gevşeticiler eklenebilir. Ağrı kesici ve NSAİİ’lerin uzun süreli kullanımının doğurabileceği sorunlar (mide rahatsızlığı veya kanaması, böbrek problemleri vs.) açısından hasta doktor tarafından takip edilmelidir.
Anti-inflamatuar etkileri olan başka ilaçlar da mevcuttur. Kortizonlu ilaçlar (kortikosteroid) bazen çok şiddetli bel ve bacak ağrısı için kuvvetli anti-inflamatuar etkileri sebebi ile reçete edilirler. NSAİİ’ler gibi kortikosteroidlerin de yan etkileri olabilir.
Tecrübeli hekimler tarafından uygulandığında son derece güvenli bir işlemdir. Cerrahi tedavi gerektirmeyen ve ilaç tedavisi ve fizik tedaviden fayda görmeyen bel ve boyun fıtıklarında, foraminal daralma ve omurgada dar kanal hastalarında uygulanır. Bu işlem bölgesel bir enjeksiyon olduğu için kortizonun sistemik yan etkileri bu işlemde görülmez. Lokal olarak etkilenen tek sinire yapıldığında sinir kök bloğu adı verilir.
Bu işlemdeki amaç fıtık dokusu veya omurilik daralması nedeniyle sinir dokusu etrafında oluşmuş ödemi azaltıp siniri rahatlatmak ve ağrıya neden olan maddelerin salınımını engellemektir.
Bu işlem genelde 20 gün-1 ay arayla 2 kez tekrarlanır. Yılda en fazla 3 kez yapılır. Orta vadede çok iyi sonuçları vardır. Bazı vakalarda uygun bir bel rehabilitasyon programı ile fıtığın tekrarlamadığı ve gerilediği de izlenebilir.
Epidural kortizon uygulanırken aynı zamanda beldeki faset eklemlerden kaynaklanan ağrının giderilmesinde bu eklemlerdeki ağrının hissedilmesinden sorumlu sinirlere ve faset eklemlerin kendisine de kortizon uygulaması yapılabilmektedir. Bu da faset eklem kaynaklı bel ağrılarının tedavisinde oldukça etkili bir yöntemdir.
Radyofekans veya Lazer enerjisi kullanılarak bel ve boyun fıtıklarının oluşturduğu basıyı ortadan kaldırma girişimidir. Küçük ve ameliyat gerektirmeyen fıtıkların tedavisinde altın standart olarak kullanılmaktadır.
Ameliyathane koşularında tamamen steril şartlarda hazırlanan hasta, görüntüleme cihazları eşliğinde disk dokusu içine öncül ince kılavuz bir iğne ile girilerek işlem yapılacak bölge doğrulanır. Bu kılavuz iğnenin içerisinden ”Bipolar Radyofrekans” enerjisi veya ‘’Lazer’’ enerjisi verecek uygulayacak ucu hareket edebilen bir prob yerleştirilir. Bu probun ucu hareketli olduğu için ameliyathane röntgeni yardımı ile fıtıklaşmış ve hedeflenen bölgeye kolaylıkla ulaşılır. İşlem yaklaşık 2 dakikada tamamlanır. Acısız ve ameliyatsız, anestezi uygulanmadan yapılan bu uygulama etkin bir yöntem olup radyofrekans ve lazer enerjisi ile diskte küçülme ve büzülme sağlanır. Küçülen disk sayesinde hastalar ağrıdan kurtulur.
Bu girişimden 1 saat sonra hasta evine dönebilir. 2 gün yatak istirahati ve özellikle ilk hafta ayakta fazla kalmaması ve ağır yük kaldırmaması önerileri ile taburcu edilir. Belirli koşullarda oldukça etkin bir yöntem olup ameliyat gerektirmeyen tek problemi bel fıtığı olan ”uygun hastalarda” başarı oranları % 90’lar civarındadır.
Ayrıca faset eklem kireçlenmelerine bağlı bel ağrılarında bu eklemlere giden sinirlerin radyofrekans ile yakılması işlemi de yaygın olarak uygulanan bir yöntemdir. Özellikle daha önce faset eklemlere kortizon uygulanmış ve ağrısı geçmiş ancak daha sonra tekrarlamış hastalarda ağrıya neden olan sinir kalıcı olarak yakıldığı için güvenilirliği yüksek bir yöntemdir.
Diskin içine ozon gazı uygulamasıdır. Ozon nükleozis adı da verilir. Uygun vakalarda %80’in üzerinde başarı şansı mevcuttur. Hasta işlemden sonra aynı gün evine dönebilir. Ozon diskektomi nörolojik defisiti olmayan yani kol veya bacaklarda belirgin güçsüzlüğü olmayan fıtık olgularında uygulanabilen bir yöntemdir. Diğer disk içi yöntemlere benzer bir yöntem olmakla beraber burada disk içine ozon enjekte edilmektedir. Ozon nükleolizis’in kullanım endikasyonları disk içi radyofrekans uygulamaları ile aynıdır. Komplikasyon oranları hemen hemen yok denecek kadar azdır. Ozon, nükleoplasti ve kortizon enjeksiyonları ameliyatsız bel fıtığı uygulamalarında kombine olarak da uygun hastalarda uygulanabilir.
Bel fıtığı ameliyatının amacı fıtıklaşmış diskin sinirlere baskı yaparak tahrişini ve bu şekilde ağrı, kuvvet kaybı gibi şikayetlere sebep olmasını önlemektir. Bel fıtığı ameliyatında en yaygın uygulanan yönteme diskektomi ya da kısmi diskektomi denir. Bu yöntem fıtıklaşmış diskin bir kısmının çıkarılmasıdır.
Diskin tam olarak görülebilmesi için diskin arkasındaki lamina denilen kemik oluşumun küçük bir kısmının çıkarılması gerekebilir. Fıtıklaşmış disk dokusu özel tutucular yardımıyla çıkartılır. Sinire baskı yapan disk parçası çıkartıldıktan sonra sinirdeki tahriş kısa zamanda yok olarak tam iyileşme sağlanabilir. Günümüzde bu işlem yaygın olarak bir endoskop (Kapalı-Endoskopik Diskektomi) ya da mikroskop (Mikroskopik Diskektomi) kullanılarak küçük cerrahi kesiler ile yapılabilmektedir. Kapalı-Endoskopik Bel Fıtığı Ameliyatının tekniği ve avantajları ilgili bölümde detaylı olarak anlatılmıştır.
Yaşlanma ve çeşitli zorlamalar sonucunda omurlar arasındaki disk su içeriğini kaybeder, disk bozulmaya başlar ve eski görevini yapamaz hale gelir. Disk bozulmaya devam ettikçe annulus denilen dış tabaka yırtılabilir ve diskin çekirdeği dış tabakadaki bir yırtıktan çıkarak sinirlerin ve omuriliğe bası yaparak boyun fıtığına neden olur. Bu mekanizma bel fıtığı oluş mekanizmasına benzerdir ve bel fıtığının boyundaki karşılığıdır.
En sık görülen belirtileri şunlardır:
Klinik muayeneye ek olarak herhangi bir kuvvet kaybı, duyu kaybı ve de anormal refleksin dikkatli muayenesi genellikle bir boyun fıtığını teşhis etmek için yeterlidir.
Tanı röntgen filmleri ve MR ile kesinleştirilir. Röntgen filmleri omurga zamanla bozuldukça ortaya çıkan kemik çıkıntıları (osteofitler) ve disk aralıklarındaki daralmayı gösterebilir ancak fıtıklaşmış diski ya da omurilik ve çıkan sinirleri gösteremez. MR tüm omurga bölümlerinin (omurlar, diskler, omurilik ve sinirler) ayrıntılı görüntülenmelerini sağlar ve boyun fıtığının tanısında altın standart olan yöntemdir. Tüm bunlara ek olarak elektro-tanısal test çalışmaları (EMG) yapılarak oluşabilecek bir sinir hasarının bulguları araştırılabilir.
Boyun fıtığı olan hastaların birçoğu hiçbir tedavi görmeksizin klinik olarak daha iyiye gidebilir. Ağrısı devam eden hastaların tedavisi için değişik seçenekler mevcuttur. Boyun fıtığı ile ilgili ağrıyı azaltacak pek çok ilaç mevcuttur. Pek çok hasta cerrahi olmayan ilaç tedavisi ve konservatif tedavi ile iyiye gidecektir. İstirahat, boyunluk, ödemi ve yangıyı azaltmaya yönelik steroid olmayan anti-inflamatuar ilaçlar (NSAID), ağrı kontrolü için ağrı kesiciler, fizik tedavi programları, egzersiz veya epidural kortizon enjeksiyonları, servikal kök blokları (nokta atış tedavisi) gibi tedaviler önerebilir.
Cerrahi olmayan bu tedavilerdeki ana amaç, sinirin fıtıklaşmış diskten kaynaklanan yangısını azaltıp, ağrıyı dindirmektir. Boyun fıtığına bağlı ağrının başlamasından sonra kısa süreli istirahat faydalı olabilir. Bu kısa istirahat sonrasında yeniden harekete başlanması, eklem sertliği ve kas güçsüzlüğünün önlenmesi açısından önemlidir. Bu özel egzersizler hastaya fizik tedavi hekimi ya da fizyoterapist tarafından öğretilir.
Hastanın şiddetli ve geçmeyen ağrısı var kısa bir süre için narkotik analjezikleri de eklenebilir. Bazı durumlarda tedaviye kas gevşeticiler de eklenebilir.
Kortikosteroid ilaçlar (tablet veya iğne şeklinde), bazen çok şiddetli kol ve boyun ağrısı için, kuvvetli anti-inflamatuar etkileri sebebi ile reçete edilirler. NSAID’ ler gibi kortikosteroidlerin de yan etkileri olabilir. Bu ilaçların faydaları ve riskleri hakkında hekim hastaya ayrıntılı bilgi vermelidir.
Spinal enjeksiyonlar veya “bloklar”, boyun fıtığına bağlı çok şiddetli kol ağrılarını rahatlatmak için kullanılabilir. Epidural boşluğa (spinal sinirler etrafındaki boşluk) ya da sinir köklerinin çıktığı deliklere (foramenlere) teknik konuda eğitimli bir doktor tarafından yapılan kortizon (kortikosteroid) enjeksiyonlarıdır. Foramenlere yapılan sinir kökü bloklarına nokta atış tedavisi de denilmektedir. İlk enjeksiyon ileri tarihlerde bir veya iki enjeksiyonla desteklenebilir. Bunlar genelde rehabilitasyon ve tedavi programı dahilinde yapılırlar. Bu enjeksiyonun amacı sinir ve diskteki inflamasyonu azaltmaktır.
Bel fıtığında olduğu gibi radyofekans enerjisi kullanılarak bel ve boyun fıtıklarının oluşturduğu basıyı ortadan kaldırma girişimidir. Küçük ve ameliyat gerektirmeyen fıtıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Ameliyathane koşularında tamamen steril şartlarda hazırlanan hasta, görüntüleme cihazları eşliğinde disk dokusu içine öncül ince kılavuz bir iğne ile girilerek işlem yapılacak bölge doğrulanır. Bu kılavuz iğnenin içerisinden ”Bipolar Radyofrekans” veya ‘’Lazer’’ enerjisi verecek uygulayacak ucu hareket edebilen bir prob yerleştirilir. Bu probun ucu hareketli olduğu için ameliyathane röntgeni yardımı ile fıtıklaşmış ve hedeflenen bölgeye kolaylıkla ulaşılır. İşlem yaklaşık 2 dakikada tamamlanır. Acısız ve ameliyatsız, anestezi uygulanmadan yapılan bu uygulama etkin bir yöntem olup radyofrekans veya lazer enerjisi ile diskte küçülme ve büzülme sağlanır. Küçülen disk sayesinde hastalar ağrıdan kurtulur.
Bu girişimden 1 saat sonra hasta evine dönebilir. Belirli koşullarda oldukça etkin bir yöntem olup ameliyat gerektirmeyen tek problemi boyun fıtığı olan ”uygun hastalarda” başarı oranları yüksektir.
Bel fıtığındaki ozon gazı uygulamasının değişik dozlarda boyun fıtıklarında uygulanmasıdır. Ozon nükleozis adı da verilir. Uygun vakalarda %80’in üzerinde başarı şansı mevcuttur. Hasta işlemden sonra aynı gün evine dönebilir. Ozon diskektomi nörolojik defisiti olmayan yani kollarda belirgin güçsüzlüğü olmayan fıtık olgularında uygulanabilen bir yöntemdir. Diğer disk içi yöntemlere benzer bir yöntem olmakla beraber burada disk içine ozon enjekte edilmektedir. Ozon nükleolizis’in kullanım endikasyonları disk içi radyofrekans (RF) ve lazer uygulamaları ile aynıdır. Komplikasyon oranları hemen hemen yok denecek kadar azdır.
Boyun fıtığı teşhisi konan ancak cerrahi olmayan tedavi yöntemlerinden fayda görmeyen hastalar için genellikle cerrahi tedavi uygulanır. Boyun fıtığı ameliyatının amacı diskin sinire bası yapan bölümünün çıkarılmasıdır. Bu diskektomi adı verilen bir işlemle yapılır. Fıtıklaşmış diskin yerine göre cerrah, omurgaya ulaşmak için boynun ön ya da arka tarafında bir kesi yaparak omurgaya ulaşır.
Ameliyatın boynun önünden mi yoksa arkasından mı yapılacağı ile ilgili karar, fıtığın yeri, cerrahın tecrübesi gibi pek çok faktörle belirlenir. Her iki yaklaşımda da diskin sinire baskı yapan bölümü genelde iyi sonuçlarla çıkarılır. Önden yaklaşımda fıtıklaşmış disk parçasına ulaşmak için diskin hepsi çıkarılacağı için genellikle aynı seansta yapılan bir füzyon işlemi de gerekli olur. Günümüzde minimal invazif bir yöntem olan ‘’Kapalı Endoskopik Boyun Fıtığı Ameliyatı’’ uygun hastalarda altında 7 mm lik bir kesiyle bu işlemi yapmak da mümkündür. Bu yöntem omurganın hem önünden hem de arkasından uygulanabilmekte olup hangi yöntemin daha uygun olduğu hastanın durumuna göre belirlenmektedir. Bu yöntem hakkında ayrıntılı bilgi‘’Kapalı Endoskopik Boyun Fıtığı Ameliyatı’’ bölümünde anlatılmıştır.
Spinal füzyon cerrahisinin en önemli dezavantajı uygulanan bölgede hareketin yok edilmesidir. Ancak füzyon, tek seviyede yapılan diskektomiler de boyun hareketi açısından bir dezavantaj oluşturmaz. Çünkü bu segmentin hareketi diğer sağlam segmentler tarafından üstlenilir ve tolere edilir. Ancak bu sağlam bölgelere biner. Bu nedenle ileriki yıllarda bu bölgelerin yıpranmasına ve boyun fıtığı, ağrısı oluşmasına neden olabilir. Günümüzde gelişen teknoloji sayesinde artık füzyon uygulamak yerine çıkartılan diskin yerine yerleştirilen hareketli protezler de uygulanabilmektedir. Ancak protez uygulaması her hasta için geçerli olmaz. Genç, omurganın arkasında yer alan faset eklemlerinde kireçlenme olmayan ve disk aralığının yüksekliği nispeten korunmuş hastalar disk protezi için en uygun hastalardır.
Bir omurun herhangi bir nedenle üzerindeki omurgayla beraber altındaki omur üzerinde öne doğru kaymasına spondilolistezis, arkaya doğru kaymasına ise retrolistezis denilir. Bel kaymasına 50 yaşın üzerindeki hastalarda çoğu zaman “dar kanal” da eşlik edebilir. Bel kayması genellikle çocuklarda ve orta yaş üstü kişilerde görülmektedir.
Bel kayması olan hastalarda genellikle belde ve kalçada oluşan ağrılar mevcuttur. Bu ağrıların şiddeti öne doğru eğilirken artar; arkaya doğru eğilirken ise azalır. Uzun süre ayakta durduktan sonra ya da akşamları bacaklarda oluşan kramplar da bel kayması belirtileri arasına girebilir. Kayma miktarının fazla olduğu durumlarda belin arkasında çukurluk ve basamaklaşma görülebilir.
Spondilolistezis tanısında MR ve hareketli röntgenler ile yapılan testler kullanılır. Çeşitli pozisyonlarda çekilen MR sayesinde omurda kayma olup olmadığı veya ne kadar kaydığı da tespit edilebilmektedir.
Bel kayması teşhisi konulan hastalara ameliyat tedavisinden önce medikal tedavi uygulanmaktadır. Burada ağrının şiddeti ve oluşan omurga kayma miktarı önem arz etmektedir. Doktor hastanın günlük aktivitelerini azaltmasını isteyebilir. Gerektiği takdirde doktor bel korsesi de önerebilir. Bel korsesi ağrının azalmasına, oluşan spazmın giderilmesine yardımcı olabilir. Epidural kortizon enjeksiyonları da tedaviye yardımcı olabilir.
Rehabilitasyon programının amacı bölgesindeki kasları güçlendirmektir. Yine bu uygulamalar sayesinde kalça çevrenizdeki kısa kaslar ve gergin kasların uzaması sağlanarak kayan omurun daha dayanıklı ve dengeli hale gelmesi beklenir.
Omurgadaki kaymanın şiddeti ve hastanın şikayetleri doğrultusunda cerrahi gerekebilir. Ancak hatırlatmak gerekir ki oluşan ağrı ve bulgular medikal tedavi olanakları dışında ise ameliyat önerilmektedir. Yürümede oluşan zorluklar, bağırsak ve mesanede oluşan işlevsel bozukluklar ve sinirlerdeki belirgin bası bulguları da ameliyat gerektirebilmektedir.
Cerrahi tedavi endikasyonları kısaca şöyledir:
Cerrahi tedavi seçenekleri, spondilolistezis’in tipine ve derecesine göre değişir. Nörolojik tutulumun bulunması da cerrahi tekniği değiştirebilir. Cerrahi tedavide omurlar birbirine sabitlenerek kaymanın ilerlemesi önlenmiş olur. Eğer nörolojik bulgular varsa kayma bölgesindeki sinirler serbestleştirilir (dekompresyon). Ameliyat işlemi önden veya arkadan ya da her iki taraftan yapılabilir. Ameliyat sonrası uygulanan rehabilitasyon programları ile iyileşme süreci desteklenir. Günümüzde cerrahi tedavi, minimal invazif veya kapalı -endoskopik yöntemlerle de yapılabilmektedir.