SKOLYOZ VE OMURGA EĞRİLİKLERİ
Ağaç yaşken eğilmesin…
Ağaç yaşken eğilmesin…
Skolyoz omurganın sağa ya da sola eğriliğine verilen genel isimdir. Sağlıklı bir omurgaya arkadan bakıldığında tüm omurlar aynı doğrultuda görülür. Herhangi bir nedenle bu dizilimin bozulmasına ve anormal bir eğriliğin ortaya çıkmasına ”skolyoz” adı verilir. Skolyoz’u pediatrik-adolesan yani çocukluk-ergenlik çağı ve erişkin skolyozu olarak 2 ana başlıkta incelemek doğru olur. Erişkin skolyozu da çocukluk çağı skolyozunun bir devamı olabileceği gibi zaman içerisinde omurgada oluşan yıpranma ve bozulmalar sonucunda da oluşabilir. Erişkin ve genç skolyozunun tedavi seçenekleri birbirinden çok farklılık göstermektedir.
Skolyoz çok çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilmektedir. Mesela spastik çocuklarda ya da çocukluk çağında felç geçirenlerde görülmektedir. Ancak en sık karşılaşılan skolyoz tipleri daha çok 10’lu yaşlarda ortaya çıkan ve nedeni hala tam olarak bilinmeyen (idiyopatik) grupta görülen skolyozlar ile anne karnındaki etmenler nedeniyle ortaya çıkan ve doğuştan itibaren bulgu veren doğumsal (konjenital) skolyozlardır. İdiopatik skolyozun nedenini tam olarak bilinmemektedir. Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalarda bazı genetik faktörlerin rol oynadığı ortaya konulmuştur. Konjenital skolyoza ise gebelik sırasında geçirilen enfeksiyonlar, şeker hastalığı, bazı vitamin eksikliklerinin neden olduğu düşünülmektedir.
En sık görülen skolyoz sebepleri şunlardır:
Görüldüğü gibi skolyoza neden olan bir çok durum vardır. Hastaların takipleri ve tedavileri de altta yatan hastalığa göre değişkenlik gösterir.
Ülkemizde 12-14 yaş arası çocuklarda yapılan taramalarda omurga eğriliklerinin % 2-3 oranında görüldüğü saptanmıştır.
Skolyoz, büyüme çağındaki çocukların geleceğini tehdit eden bir hastalıktır. Hastalık erken saptandığında tedavisinde yüksek oranda bir başarı elde edilebilmektedir. Ancak zamanında teşhis edilemeyen omurga eğrilikleri ilerlemişse, çocukların normal gelişimini engellemektedir. Erişkinlik döneminde; bel ve sırt ağrıları, kalp ve akciğer fonksiyon bozuklukları görülmektedir. Skolyoz, dikkatli bir göz tarafından farkedilebilmektedir. Skolyozun erken dönemlerinde genellikle bir yakınma yoktur. Bu nedenle tanı genellikle tesadüfen konulur. Genellikle ilk bulgu görüntü bozukluğudur. Kötü duruş şekli, bir omuzun diğerinden yukarıda durması, bir tarafta belirginleşen kürek kemiği çıkıntısı, elbiselerin tam olarak vücuda oturmaması (kızlarda etek ya da elbise çizgilerinin asimetrik olması) çoğu zaman aile veya öğretmenleri tarafından fark edilir. Skolyozun saptanmasında en kolay yollardan biri öne eğilme muayenesidir. Dizlerini bükmeden her iki eli ile yere değmeye çalışan öne eğilmiş çocukta kaburga çıkıntısı, kalça veya belde asimetri olması skolyozu akla getirmelidir. Bu şikayetle gelen hastalarda genellikle skolyoz tespit edilmektedir.
Omurga eğriliklerinin tedavisinde amaç kozmetik olarak düzgün, dengeli ve ağrısız bir omurga yapısı sağlamak ve oluşabilecek ek sorunları önlemektir. Erken tanı, eğriliğin daha çocuk küçükken saptanması ve gerekli önlemlerin alınması ile ilerlemenin önüne geçilmesini sağlar. Tanı ve tedavide her hasta bireysel olarak değerlendirilmelidir. Yani her hastanın tedavisi kendine özgüdür. Skolyozun seyri hastadan hastaya değişkenlik göstermektedir. Skolyoz ilerleyebilir, aynı derecede kalabilir veya düzelebilir. Tedaviyi belirleyen ana faktörlerden biri, bu sürecin öngörülmesidir. Genel olarak skolyozun küçük yaşta ortaya çıkması, iskelet olgunlaşmasının derecesi, çift eğrilikler, eğrilik açısının fazla olması, hastalığın ilerleyebileceği konusunda uyarıcı olabilir. Bu hastalar daha yakın izlenip, daha yoğun tedavi alırlar. Dolayısı ile skolyozlu bir çocuk düzenli aralıklarla konunun uzmanı bir hekim tarafından kontrol edilmelidir.
Skolyozda tedavi skolyozun tipine ve büyüklüğüne göre değişiklik gösterebilmekle beraber en sık uygulanan tedavi seçenekleri şunlardır:
Son dönemlerde uygulanmaya başlayan’’ İpli Skolyoz Ameliyatı ‘’- Vertebral Body Tethering (VBT) yöntemi de popülerlik kazanmıştır. Spinal füzyon cerrahisinden farklı olarak bu tedavi yönteminde ip ve bantlar kullanılarak omurga hareketlerinin kısıtlanmasının önüne geçilir. Dolayısıyla çocuğun fiziksel gelişimi de engellenmemiş olur. Aksine çocuk büyüdükçe kalan eğrilik de düzelmeye devam eder.Diğer bir deyişle bu yöntemde asıl amaç omurganın zaman içinde yeniden şekillenmesini sağlamaktır. İpler yardımıyla hareket kabiliyeti kısıtlanmadan tedavi yapılır. Bu sayede omurga hareketlerinin engellenmesinin neden olacağı sorunlar için yeni ameliyatlara da ihtiyaç duyulmaz. Eğriliğin bir kısmı ameliyatla giderilerek gelişim devam ettikçe kalan eğriliğin de düzelmesi sağlanır.
VBT ameliyatının yapılabilmesi için hastanın şu kriterlere uyması gerekir:
Hastada şu durumlardan biri dahi varsa VBT cerrahisi uygulanamaz:
Erişkin skolyozunun 2 ana nedeni vardır:
Erişkin idiyopatik skolyoz’u çocukluk çağında ağrısız seyrederken erişkinlik dönemine gelindiğinde ağrı oluşturabilir. Hastalar zaman içinde gövdedeki denge bozukluğu ve deformiteleri kendileri farkeder. Bel ağrıları ve hareket kapasitesindeki azalmalar arttıkça hasta doktora başvurur. Faset eklemlerde bozulmalar nedeniyle şiddetli bel ve sırt ağrısı olabilir. Göğüs kafesindeki deformiteler nedeniyle hastalarda solunum sıkıntıları ortaya çıkabilir.
Erişkin dejeneratif skolyoz omurganın zamanla yaşlanıp, bozulmaların da eklenmesi ile oluşan skolyoz olarak tanımlanabilir. Genellikle 50 yaşın üstünde ortaya çıkar. 65 yaş üstü dönem en sık görüldüğü dönemdir. Osteoporoz yani kemik erimesi skolyoza neden olabilir veya skolyozun artmasına katkıda bulunabilir. Erişkin dejeneratif skolyoz en çok bel bölgesinde görülürken boyun ve sırt bölgesinde de görülebilir. Omurgadaki deformiteler nedeniyle hastalar zamanla oluşan omuz ve kalça eşitsizliklerini fark ederler. Bu bozulmalar sonucunda gövde yana ve öne doğru yatabilir. Gövdenin öne doğru yatması hastanın yaşam konforunu daha fazla bozduğu gösterilmiştir. Omurgadaki eğrilik omurgadan çıkan sinirlerin kanal içinde sıkışmasına neden olurken omurgadaki faset eklemlerdeki kalınlaşmalar da sinir sıkışmalarına katkıda bulunurlar. Bu da radikülopati yani sinir sıkışmasına bağlı bacak ağrısı ve kaslarda güç kaybı ve uyuşukluk yaratabilir. Omurgadaki bu bozukluklar zaman içinde bir omurganın altındaki omurgaya göre öne kaymasına (spondilolistezis) ya da arkaya kaymasına (retrolistezis) neden olabilir ve hastanın şikayetlerini ve sinir sıkışmalarını arttırıcı bir faktör olarak rol oynayabilir. Tanıda tüm omurgayı gösteren röntgenler, MR, bilgisayarlı tomografiler (BT) ve Elektro-tanısal testler (EMG) kullanılabilir.
Erişkin skolyozunun tedavisine karar verirken hastanın ağrısı, eğriliğinin derecesi, eğriiliğin ilerleyip ilerlemediği göz önünde bulundurulacak başlıca faktörlerdir.
Tedavide ilk olarak cerrahi dışı yöntemler tercih edilir. Bunlar fizik tedavi uzmanının eşliğinde çeşitli fizik tedavi yöntemleri uygulanırken aynı zamanda ağrı kontrolünde ağrı kesiciler de verilebilir. Ayrıca özellikle faset eklemlerdeki ya da sinir basısı sonucu olan irritasyon ve yangıyı gidermek için non-steroidal anti-inflamatuar (NSAİİ) ilaçlar da tedaviye eklenebilir. Bu hastalara transforaminal epidural steroid enjeksiyonları ve faset eklem enjeksiyonları da iyi bir tedavi alternatifidir. Bu tedavilerin sıralamasına karar verirken hastanın bulguları göz önüne alınır.
Erişkin skolyozda cerrahi tedavi endikasyonları şunlardır:
Erişkin skolyozdaki cerrahiler genç hastalardaki skolyoza göre daha komplike ameliyatlardır. Ameliyat süreleri ve uygulanması gereken işlemler daha fazla olabilir ve özellikle yaşlı hastalarda eşlik eden kalp akciğer hastalıkları, diyabet ve kemik erimesi gibi problemler işlemi daha zor hale getirebilir. Ancak hastaların elektif şartlarda bu cerrahilere iyi olarak hazırlanması ile çok iyi sonuçlar alınabilmektedir.
Cerrahi tedavide genellikler sinirlerin üzerindeki basıyı ortadan kaldırıp (dekompresyon) eğriliğin dengeyi sağlacak kadar düzeltip (enstrümentasyon) , omurgayı dondurma (füzyon) işlemi uygulanır. Dekompresyonun ve enstrümentasyonun hangi seviyelerde ne ölçüde yapılacağına hastanın şikayetlerinin değerlendirilmesi ve bası altında olan bölgelerin cerrahi öncesi MR ve bilgisayarlı tomografi ile belirlenmesi sonrası karar verilir. Bu hastalarda uygun vakalarda yukarıda sayılan işlemler ”Minimal İnvazif Omurga Cerrahisi” yöntemleri ile küçük kesiler yardımı ile yapılabilmektedir.
Kifoz (Kamburluk) denilince sırttaki eğimin aşırı derecede olması anlaşılır. Sırt omurgalarının seviyesinde 50 derece ve üzerinde eğim olması anormal kabul edilir. Bu derecelerin üzerine çıkıldığında kifoz deformitesinden söz edilir. Hastaya yandan bakıldığında başının öne eğik olduğu ve sırtındaki şişkinlik görülür. Hastaların genelde sırt ve boyun ağrıları şikayetleri olur.